Güneşin bronz öpücükleriyle boyanmış esmer tenli kadın, loş odanın köşesinde diz çökmüştü. Adı Lila’ydı; vahşi, tutkulu bir fırtına gibi. Erkeğin sertleşen sikini avuçlayıp dudaklarına yaklaştırdı, gözlerinde meydan okuyan bir ateş parlıyordu. Ağzına aldı onu, yavaşça, ıslak ve sıcak bir kucaklama gibi. Dili, damarlı gövdeyi okşuyor, emişi derinleşiyordu. Adam inledi, parmakları saçlarına dolandı, ritmi hızlandırdı. Lila’nın nefesi hızlandı, boğazı gerildi. Saksosunun gücü, bir kasırga gibiydi; dişleri hafifçe kenara yaslanmış, ama kontrolü elinde tutuyordu. Erkek zevkin doruklarında kıvranırken, o an geldi: Tutkunun zirvesinde, dişleri sıkıştı. Bir çatırtı, bir feryat. Sik, kopmuştu – kanlı, yırtık bir zafer anıtı gibi. Adam yere yığıldı, şok ve acı karışımı bir haykırışla. Lila doğruldu, dudaklarında kan lekesiyle gülümsedi. “Zevk acıdan doğar,” diye fısıldadı, esmer teni terle parıldarken. O gece, hastane koridorlarında yankılandı çığlıklar. Doktorlar şaşkın, hemşireler fısıldaşıyordu: Bir blowjob’un anatomik felaketi. Ama Lila? O, özgürce yürürken, rüzgarda esmer teni dalgalanıyordu. Tutku, sınırları yok eder; bazen kanla, bazen zevkle. Erkekler öğrendi: Esmer fırtınalara karşı koyulmaz.
Mutfak, baharat kokularıyla doluydu; üvey ablam Ece, tezgahın başında yemek hazırlıyordu. Beyaz önlüğü, dolgun memelerini…
Deli saçması bir seksi milli yatırımcılar yaptı. Sektörün en iyi yatırım ve melek yatırımcıları olan…